MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "TBMM'de DEM Parti grubunda PKK'yı lağvetmesi çağrısı yapma" karşılığında İmralı Cezaevi'ndeki terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın "umut hakkı"ndan yararlanabileceğini açıklamasının ardından bundan sonra atılabilecek adımlar tartışılıyor.
Bahçeli, dün Meclis grup toplantısında "Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM'de DEM Parti grubunda konuşsun, terörün tamamen bittiğini, örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın" ifadelerini kullanmıştı.
DW'den Alican Uludağ'ın haberine göre Öcalan'ın böyle bir çağrıyı TBMM'den yapabilmesi için ise pratikte cezaevinden çıkması gerekiyor. Peki, Öcalan hangi şartlarda İmralı Cezaevi'nden çıkabilir?
ÖCALAN NEDEN CEZAEVİNDEN ÇIKAMIYOR?
Kenya'da 15 Şubat 1999 tarihinde yakalanan Abdullah Öcalan, aynı gün Türkiye'ye getirilmişti. İmralı Adası'nda kurulan özel mahkeme salonunda Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesince yargılanan Öcalan, 29 Haziran 1999 tarihinde ölüm cezasına çarptırıldı. Kararda, "Kurduğu silahlı terör örgütü PKK'yı, aldığı kararlar ve verdiği emir ve talimatlarla sevk ve idare ederek devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmağa matuf eylemleri gerçekleştirdiği sabit görüldüğünden eylemine uyan TCK'nun 125. maddesine göre ölüm cezası ile cezalandırılmasına..." ifadesi yer aldı.
Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde ise Türkiye, 2002 yılında idam cezasını kaldırdı. Bunun üzerine Öcalan'ın cezası da "ömür boyu hapse" çevrildi.
Devlet Bahçeli'nin bahsettiği "umut hakkı"ndan yararlanması için şimdi bazı yasal değişiklikler yapılması gerekiyor. Çünkü Türkiye'de cezası idamdan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çevrilenler koşullu salıvermeden yararlanamıyor ve ömürleri boyunca cezaevinde kalmak zorunda. Ancak Cumhurbaşkanı tarafından bir af çıkarılması durumunda Öcalan tahliye edilebilir. Bunun dışındaki seçenekler için de yasaların değiştirilmesi gerekiyor.
TERÖRLE MÜCADELE KANUNU'NDAKİ ENGEL
DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü, Avukat Öztürk Türkdoğan'a göre, temelde iki kanunda değişiklik yapılması gerekiyor.
Türkdoğan, bunlardan ilkinin Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) "koşullu salıverme" başlıklı 17'inci maddesi olduğunu söyledi.
Maddenin 4'üncü fıkrasında, "Ölüm cezaları, 14/7/2004 tarihli ve 5218 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile değişik 3/8/2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları ile ölüm cezaları ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen veya ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkum olan terör suçluları koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanamaz. Bunlar hakkında ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası ölünceye kadar devam eder" deniliyor.
CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDAKİ KANUN
Türkdoğan, ikinci olarak 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu'nun altı maddesinde değişiklik yapılması gerektiğine işaret etti. Türkdoğan'a göre bunlardan ilki, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazını düzenleyen 25'inci madde. Bu madde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanların tek kişi kalacağı, günde yalnızca bir saat havalandırmadan yararlanacağını, 15 günde bir yakınlarıyla görüşmesini ve dışarı çıkması için herhangi bir izin verilemeyeceğini düzenliyor. Ancak Öcalan, 2019'dan bu yana yakınlarıyla veya avukatlarıyla görüştürülmüyor.
Koşullu salıvermeyi düzenleyen yasanın 107'inci maddesinin ikinci fıkrası, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılanların 30 yılını cezaevinde geçirmeleri halinde koşullu salıvermeden yararlanmasına olanak tanıyor. Ancak maddenin 16'ıncı fıkrası, devletin güvenliğine ve anayasal düzene karşı suçların örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi durumunda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkumiyet halinde koşullu salıverme hükümlerinin uygulanmayacağını düzenliyor.
Özel infaz usullerini düzenleyen 110'uncu madde ise infaz hakimine bazı hükümlülere hafta sonu izin verme yetkisi öngörüyor. Ancak terör faaliyeti kapsamında mahkum olanlar bu haktan yararlanamıyor.
Abdullah Öcalan'ın cezaevinden çıkmasının önündeki bir diğer yasal engel de 5275 sayılı Kanun'un Geçici 2'inci maddesi. Bu maddede Terörle Mücadele Yasası'ndaki düzenlemenin bir benzeri yer alıyor.
Bu düzenlemede, "14.7.2004 tarihli ve 5218 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile değişik 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla; ölüm cezaları, müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları ile ölüm cezaları ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen veya ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûm olan terör suçluları, koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanamaz. Bunlar hakkında, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası, hayatı boyunca devam eder" deniliyor.
Yasanın geçici 6'ıncı maddesince ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyen 65 yaşını bitirmiş hükümlülerin cezası, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infaz edilebiliyor. Bu denetimli serbestlik tedbirleri arasında cezayı konutunda çekme uygulaması da var. Ancak terör suçluları bu haktan da yararlanamıyor.
DEM Parti, bu maddenin de Öcalan lehine değiştirilmesini istiyor.
Diğer yandan ayna yasa uyarınca, yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları 4 yılını da infaz hakiminin kararı üzerine konutunda çekebiliyorlar. Ancak bu haktan yine terör hükümlüleri yararlanamıyor.
DEM Parti hukukçuları, yine geçici 9'uncu maddenin 6'ıncı fıkrasının da değiştirilmesini talep ediyor.
TÜRKDOĞAN: UMUT HAKKI SÜRESİNİN BELİRLENMESİ GEREK
DEM Parti Hukuk Komisyonu Eş Başkanı Öztürk Türkdoğan, DW Türkçe'ye değerlendirmesinde AİHM kararının ardından Avrupa Birliği Bakanlar Komitesi'nin "umut hakkı" konusunda 19 Eylül'de Türkiye'ye bazı tavsiyelerde bulunduğuna dikkat çekti.
Bakanlar Komitesi'nin Türkiye'den umut hakkı kapsamında yasal düzenleme istediğini anlatan Türkdoğan, "Terörle Mücadele Kanunu ve İnfaz Kanunu'ndaki o hükümlerin kaldırılması yetmez. Türkiye'nin umut hakkı kapsamında bir süre belirlemesi gerekiyor. Örneğin AİHM buna 25 yıl demiş. En iyimser olarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılanlar 25 yılda tahliye edilir denilebilir. Veya kalan 5 yılını açık cezaevinde veya konutunda geçirmesi düzenlenebilir. Bunu düzenleme yetkisi taraf devlete ait. O yüzden bu maddeler düzeltildikten sonra umut hakkının düzenlenmesi gerekiyor" dedi.
Avukat Türkdoğan, bunun yanı sıra şu an mükerrerlerde ağırlaştırılmış müebbetin infazının 40, diğer ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında ise 36 yıl olduğuna işaret ederek "Kimse bu sürede cezaevlerinde kalamaz. Burada da reform yapılması lazım. Devlete karşı veya kişilere karşı suçlarda bu sürelerin düzeltilmesi ve indirilmesi gerekir" diye konuştu.