MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor.
Konuşmasına Gürcistan'da şehit olan 20 askerimizi anarak başlayan Bahçeli, şehitlerimizin isimlerini tek tek saydı ve "20 kahraman şehidimizin her birisine cenabı Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Kıymetli ailelerin ve Türk milletinin başı sağ olsun diyorum" ifadelerini kullandı.
Terörsüz Türkiye sürecine ilişkin Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun İmralı'ya gitsin çağrısını yineleyen Bahçeli, "Hiç kimse bu ziyarete yanaşmazsa açık açık söylüyorum alırım 3 arkadaşımı yanıma kendi imkânlarımızla İmralı’ya gitmekten çekinmem, bir masa etrafında yüz yüze gelmekten imtina etmem" dedi.
İBB'ye yönelik yürütülen yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında hazırlanan iddianameye ilişkin de konuşan MHP Lideri, "Ekrem İmamoğlu ve onunla birlikte yargılanan, 105’i tutuklu 407 kişi hakkında mahkemenin ne diyeceği, nasıl bir sonuca ulaşacağı, hükmü nasıl vereceği yakında belli olacaktır. Yargılama en başta TRT olmak üzere tüm televizyonlardan canlı yayın olarak gerçekleşmelidir. Türk milleti olan biten ne varsa görüp öğrenmelidir.
Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi, milletimizin verdiği vergileri; henüz bıyığı terlememiş yavrularımızın haklarını; emeklilerimizin umutlarını; çiftçilerimizin alın terlerini; esnaf, memur ve işçilerimizin nafakalarını gasp ederek siyaset operasyonuna âlet etmişlerdir. Bunun adı hortumculuk değil yüzyılın soygunudur" şeklinde konuştu.
Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkan satır başları şöyle;
20 kahraman şehidimizin her birisine cenabı Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Kıymetli ailelerin ve Türk milletinin başı sağ olsun diyorum. Yurt içinde ve yurt dışında televizyon ekranlarından, radyo kaynaklarından, sosyal medya platformlarından bugünkü toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza; gönül ve kültür coğrafyalarımızda huzurlu ve güvenli bir hayatın mücadelesini veren bütün kardeşlerimize kalbî selamlarımı iletiyorum. Alayını birden hasret ve muhabbetle bağrıma basıyorum.
Tam bir hafta önce, hepimizi yasa boğan; millî yürekleri acıyla dağlayan, gözyaşlarını sel olup akıtan elim bir uçak kazası yaşadık. Türk Silahlı Kuvvetlerine, envanterine kayıtlı CH-130 tipi bir askerî kargo uçağımız, 11 Kasım 2025 tarihinde Azerbaycan'ın Gence şehrinden Türkiye’ye gelmek üzere havalandıktan bir müddet sonra Gürcistan hava sahasında maalesef düşmüştür.
Uçağımızın nasıl düştüğü aydınlatılacak. Askeri kargo uçağımızın düşmesinden hemen sonra, maksatlı yorumların iyi niyetten çok uzak olduğu açıktır. Dezenformasyon kampanyasının nerelere kadar uzandığı ortadadır. Resmi açıklamayı öğrenme zahmetine tenezzül etmeden, oturduğu yerden bilirkişilik taslayanlar ortadadır. Arama kurtarma çalışmaları devam ederken dahi yalan söylenlerin insanlıklarından şüphe duyulmalıdır.
Askeri kargo uçağımız düştü mü ya da düşürüldü mü sorusunun cevabı elbet belirlenecektir. Zorlu ve sıkıntılı günleri devlet ve millet aleyhine bir dedikodu politikasına çevirenlerin maskesi indirilecektir.
Kara kutunun deşifre edilmesine eş zamanlı olarak oluşturulacak raporu sabırla beklemeliyiz.
Türk milleti kalıcı bir bahar havasına kavuşacaktır. Niyet hayırlı, inşallah netice de hayırlı olacaktır. Terörsüz Türkiye hedefini baltalamak için devreye giren siyasi devşirmelerin, devlet-millet kenetlenmesini anlayabilecek akli yetenekleri elbette yoktur. Hep dediğimiz gibi, her şey Türkiye içindir.
Osmanlı imparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine geçiş süreci TBMM'dir. Türkiye Cumhuriyeti bir demokrasi zaferi, muazzam bir halk hareketidir. Türk devlet felsefesine hangi açıdan bakarsak bakalım, millet devlettir, devlet millettir. Terörsüz Türkiye hedefi bir devlet politikası olduğu kadar, milletin demokratik gayesidir.
Milli birlik ve kardeşlikte kararlıyız. Ülkemizin makus talihi değişecek. Terörü siyasi nema olarak kullanan fesat ve nifak yuvaları Allah'ın izni ile çöküp gidecektir. Suyu bulandırmaya çalışanların suçlayıcı ve küstah tavırları, milletimiz nezdinde hükümsüzdür. Herkesin sorumlulukla hareket etmesi yegane dileğimizdir. Her şey Türkiye içindir. İstikbalin yol haritasını çizmenin derdindeyiz. Devlet ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür.
Süreçte geriye dönüş imkanı kalmadı. Bugün 17. toplantısını yapacak Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu artık son düzlüğe girmiştir. Ondan sonra İmralı’ya gidecek heyetin teşekkül ve tespitinin yapılması da muhtemeldir. İmralı'ya gidilsin mi gidilmesin mi tartışmalarına bir nokta koyulmalıdır.
Dürüst ve samimi ölçülerde Terörsüz Türkiye hedefinin hayat ve zemin bulması isteniyorsa, İmralı’ya gidilmesine ayak sürmenin hiçbir manası olmayacaktır.
Sürecin asıl muhataplarından birisi ile doğrudan temas kurulmayacaksa sonuç nasıl alınacaktır. Hiç kimse bu ziyarete yanaşmazsa açık açık söylüyorum alırım 3 arkadaşımı yanıma kendi imkânlarımızla İmralı’ya gitmekten çekinmem, bir masa etrafında yüz yüze gelmekten imtina etmem.
Mertçe özgüven içinde muhatabımın gözünün içine baka baka söylerim. Terörsüz Türkiye hedefinin neresi kötüdür. Yanlış olan yeri nedir? İşkembeden sallayanları terörün bitişi niye rahatsız etmektedir. Sorarım sizlere: Terörün sona ermesiyle vasat bulacak, şahlanmış Türkiye’ye tomurcuk tomurcuk açmış barış ve huzur neden uykularınızı bu kadar kaçırıyor?
Şimdi; şu ülkemizin önemli fertleri olan milletvekili arkadaşlarıma, dava arkadaşlarıma, buraya şereflendiren dava insanlarımıza sesleniyorum: İmralı’ya gitmeme izin veriyor musunuz? Sağ olun efendim. İşte milletin özü buradadır, milletin öz kararı da budur.
Değerli dava arkadaşlarım, geçtiğimiz hafta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni saran rüşvet ve yolsuzluk davasına dair 3.741 sayfalık iddianame hazırlanmış ve mahkemeye sunulmuştur. Burada iddianamenin ayrıntılarına girecek değilim. Kaldı ki bu bizim işimiz de değildir. Artık Türk adaleti karar ve hükmünü verecektir. Bundan kaçış ve kurtuluş yoktur.
En başta CHP yönetimi olmak üzere herkesin yargıya saygı duyması, hâkim ve savcılara hakaret eden ahlaksız üsluptan sakınması gerekmektedir. Hukukun üstünlüğü hepimiz için bağlayıcıdır. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Herkes hukuk önünde eşittir. Hiç kimsenin ayrıcalığı ve imtiyazı yoktur.
Ekrem İmamoğlu ve onunla birlikte yargılanan, 105’i tutuklu 407 kişi hakkında mahkemenin ne diyeceği, nasıl bir sonuca ulaşacağı, hükmü nasıl vereceği yakında belli olacaktır. İddianamenin karalanması CHP’ye bir şey kazandırmayacak; bilakis korku ve kaygının tezahürü olarak değerlendirilecektir.
Bu meyanda olmak suretiyle, bizim iki konuda samimi ve sahici beklentimiz vardır ve şunlardır:
1- Yargılama hızla tekâmül ettirilmeli, siyasi kuşatmaya alınarak tavsamasına ve tartışılmasına daha fazla müsaade edilmemelidir. Geciken adaletin adalet olmayacağı ortadadır. Hz. Mevlânâ’nın dediği gibi: “Adalet, her şeyi layık olduğu yere koymaktır.”
2- Daha önce de vurguladığım gibi, yargılama en başta TRT olmak üzere tüm televizyonlardan canlı yayın olarak gerçekleşmelidir. Türk milleti olan biten ne varsa görüp öğrenmelidir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni saran devasa boyutlu iddiaların mahkemede görüşülmesi ve duruşma etaplarının doğrudan takip edilmesi, aynı zamanda hukuk ve demokrasi güvenliğimizi de destekleyecektir.
Her şey kamuoyunda biteviye tartışılmakta; bilen de bilmeyen de gece gündüz ahkâm kesmektedir. Ancak bariz ve aşikâr olan bir hususun altını kalın şekilde çizmenin de büyük bir ihtiyaç olduğu düşüncesindeyim. O da şudur:
Aziz Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi, adına “ekosistem” denilen ve bununla mündemiç organize suç örgütü olduğu ileri sürülen, mafyalaşmış bir oluşum tarafından belediyenin kaynakları, yani devletin parası kullanılarak bedeli mukabilince satın alınmıştır. İş bununla da kalmamış; müteakiben Türkiye’nin satın alınması konusunda ahlak ve yasa dışı rüşvet, ihalelerden komisyon ve yolsuzluk fırsatı esmeye başlamıştır.
Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminin finansmanı amacıyla dehşet verici, daha hırs ve ihtirasla perçinli gayrimeşru, gayrihukuki bir tertip ve teşebbüs içine girilmiştir. Zanlılar bellidir, ifadeler ve itirafçılar bilinmektedir. Türkiye’yi satın almak için rüşvet ve yolsuzluk kurallarından mıntıka temizliğine soyunanlar çok geçmeden yakayı ele vermişler; Türk devletinin Cumhuriyet Halk Partisi kongreleri gibi satılık olmadığını çok şükür göstermişlerdir.
Bize göre iddianamenin özü ve özeti budur. Devamlı ekonomik sorunlardan bahseden Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi, milletimizin verdiği vergileri; henüz bıyığı terlememiş yavrularımızın haklarını; emeklilerimizin umutlarını; çiftçilerimizin alın terlerini; esnaf, memur ve işçilerimizin nafakalarını gasp ederek siyaset operasyonuna âlet etmişlerdir. Emeklilerimizin parası CHP'nin para kulelerindedir. Bunun adı hortumculuk değil yüzyılın soygunudur.