Değerli okurlarım, güzel Türkçemize yabancı sözcüklerin eklenmesi, bunların kullanımı gittikçe yoğunlaşması büyük tehlikeler oluşturuyor. Çünkü her eklenen sözcükle Türkçemiz biraz daha erazyona uğruyor.
Bir dilin yok oluşu ise sadece kelimelerin unutulması değildir. O dilin taşıdığı kültürün, hafızanın, duyguların ve düşünce biçimlerinin de sessizce silinmesidir. Her dil, bir halkın dünyaya açılan penceresidir. O pencere kapanınca, içerideki ışık da söner.
Dünya üzerinde konuşulan yaklaşık 7.000 dilden yarısından fazlası, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Her iki haftada bir dil, son konuşucusunu kaybediyor. Bu sadece bir istatistik değil; aynı zamanda bir halkın geçmişiyle bağının kopması, çocuklarımızın da atalarının anlattığı masalları artık anlayamaması demektir.
Türkiye de bu sessiz kayıplardan nasibini alıyor. Lazca, Zazaca ve Abhazca gibi diller, her geçen yıl biraz daha silikleşiyor. Karadeniz’in doğusunda, özellikle Rize’nin Pazar, Ardeşen, Çamlıhemşin ve Artvin’in Hopa, Borçka ilçelerinde yaşayan Laz halkı tarafından konuşulan Lazca, konuşanların sayısı genç kuşaklar arasında hızla azalıyor. Zazaca, Tunceli, Bingöl, Elazığ gibi illerde yaşayan Zaza halkının
dili.
Yaklaşık 1,5 milyon kişinin bu dili bildiği tahmin edilse de, aktif konuşanların sayısı çok daha az.
Abhazca ise Sakarya, Düzce ve Bursa gibi bölgelerde yaşayan Abhaz kökenli yurttaşlarımızın dili. Ne yazık ki, bu dillerin çoğu artık sadece yaşlı kuşakların belleğinde yaşıyor.
Peki, dil yöresel de olsa neden bu kadar önemli? Çünkü bir dil sadece kelimelerden ibaret değildir. O dilde söylenen ninniler, anlatılan hikayeler ve efsaneler, edilen dualar hep yaşanmışlıkların izlerini taşır. Bir dil sustuğunda, o izler de silinir. Kültürel çeşitliliğimizin temel taşları birer birer yerinden oynar.
Bu yüzden, yerel dillerin yaşatılması bir lüks değil, bir sorumluluktur. Eğitimde, medyada, sanatta bu dillere yer vermek; çocuklara anadillerini öğretmek; yaşlıların anlatılarını kayıt altına almak, geleceğe bırakacağımız en değerli miraslardan biridir.
Unutmayalım ki, her dil bir dünyadır. Ve biz, o dünyaların sessizce yok olmasına seyirci kalamayız.
Hepimiz, sadece yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan ve ihmal ettiklerimizden de sorumluyuz.
Yeni yılınızı candan kutluyor, 2026 yılında Sizlere ve tüm sevdiklerinize sağlıklı ve mutlu günler
diliyorum.
Sevgiler ve Selamlar Nejdet Niflioğlu