Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
Değerli okurlarım, başlık olarak seçtiğim kitap ismi, 1929- 2023 arası yaşamış olan Çek yazar Milan Kundera’ya ait.
„Bir halkı imha etmenin ilk adımı, tarihini söndürmektir. Kitaplarını, kültürünü, tarihini yok et. Ardından başkaları tarafından yeni kitaplar yazdır, yeni bir kültür yarat, yeni bir tarih uydur. Kısa sürede bu halk gerçek kimliğini ve nereden geldiğini unutacaktır.“
Milan Kandera’nın bu sözleri çok inandırıcı geliyor. Çünkü 1982 yılında yazdığı ve 1986 yılında Türkçe olarak yayımlanan en ünlü kitabının konusu, 1968’deki Prag Baharını ve akabinde Sovyetler Birliği’nin Çekoslovakya işgalini ve bu dönemde yaşanan, eski doğu blok ülkelerinde sürmeye devam eden kültür savaşını anlatır.
Beni tanıyanlar bilirler: Ben Türk kültürünü her yerde savunan, diğer medeniyetlerin oluşmasına Türk uygarlıklarının katkılarını devamlı araştıran ve bu bilgilerin doğrulanarak yayılmasına özen gösteren biriyim.
Yeni yılın ilk günlerinde Türk sanat dünyası acı bir kayıp verdi. Arabesk müziğinin önemli sanatçısı Ferdi Tayfur vefat etti. O gündür neredeyse karşılaştığım herkes bana aynı soruyu sordu: “Sen de severmiydin, eserlerini dinlermiydin?” Allah rahmet eylesin, evet şahsına sempati duyardım ama müziğini dinlemezdim diye yanıtlayınca, büyük şaşkınlıkla, neredeyse hayal kırıklığı yaşayan, beni soru yağmuruna tutan vatandaşlarım oldu.
Burada tekrar ve vurgulayarak tekrarediyorum: Değerli vatandaşlarım; ben Türk kültürünün ve geleneklerinin savunucusuyum. Türk kültürünü erozyana uğratan herşeye karşıyım. Adı üstünde – Arabesk, yani Arap usülü olan hiçbirşey benim kültürüm veya benim kültürüme eş değerde olamaz. Rahmetli Ferdi Tayfur on yıllardır Türk milletinin gönlüne taht kurmuş büyük eserler yaratmış olan kıymetli bir sanatçıydı. Bu başarısına büyük saygı duyuyorum. Hayranlarını da kesinlikle incitmek istemiyorum. Eleştirim, sanatçıya değil, kendi kültürüme sızdırılan Arap akımına!
Benim kültürümün, gelmiş geçmiş en büyük müzik dehası olarak bilinen Wolfgang Amadeus Mozart’a bile ilham veren binlerce Türk eserleri, melodileri ve sözleri dururken, ben Arab eserlerinden, melodilerinden ve sözlerinden esinlenmiş olan müziğin kendi vatandaşlarım arasında bu kadar yaygın olmasına, kendi kültürümüzün üzerinde üstünlük sağlayacak derecede yagınlaşmasına karşıyım.
Elbette, Arabesk sanatçıları yetenekli söz yazarları ve ses sanatkarıdırlar. Bu yeteneklerine saygı duyarım. Ama hiçbirini bir Erol Evgin’e, bir Barış Manço’ya, bir Neşat Ertaş’a, bir Muazzez Abacı’ya veya bir Sezen Aksu’ya değişmem.
MÖ 220’de ilk kurulan Asya Hun Devletinden 1923 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyetine kadar iftihar edebileceğimiz tüm Türk devletleri, kültürleri ve gelenekleri benim gurur kaynağımdır. Ayrıca, Arap usülü müzikle mest olup ta, nedir bu Türkiye siyasetindeki Arap seviciliği diye soranlara ithafen de ne diyeceğimi bilemiyorum.
Sevgiler ve Selamlar Nejdet Niflioğlu