''Bir Karşıyaka efsanesi, bir sevgi abidesi, koca yürekli bir adam''
Bazen bir insanı anlatmak istediğiniz de kelimeler kifayetsiz kalır cümleler yetersiz gelir derler ya işte şuan tam da o durumdayız.
Dünya da yaşarken heykeli dikilen başka bir spor kulübü taraftarı varmıdır bilmiyorum ama Karşıyaka da var.
"Mustafa Baykara" hepimizin bildiği ismiyle "bir baba hindi Mustafa"
1953 yılında doğan ve 20li yaslarda KSK tribünleri ile tanışıp o günden bugüne tam bir Karşıyaka aşığı olarak hayatını yaşamış koca yürekli bir adam.
Hiç evlenmeyen, niye evlenmedin diye soranlara "Ben Karşıyaka ile evliyim" diyecek kadar Karşıyaka aşığı Mustafa abimizi branş farketmeksizin Karşıyaka'nın mücadele ettiği her yerde görürdünüz.
Kimi zaman stad da, kimi zaman salon da kimi zaman deplasman otobüsün de bir baba hindi tezahüratı ile taraftarı coşturur ve bundan çok büyük bir mutluluk duyardı.
Çocukları çok seven, ne biriyle tartıştığını ne kavga ederken göremediğimiz, hiç bir çıkarı menfaati beklentisi olmadan sadece Karşıyaka sevgisi ile yaşayan koca yürekli bir adamdı.
Hani her semtin, şehrin bir sembolü vardır ya Mustafa abimiz de Karşıyaka’nın sembolüydü. İskeleden inip çarşıya girerken onu lş bankasının önünde otururken gördüğünüz de Karşıyaka ya geldiğinizi anlardınız, tanısın tanımasın o gülen yüzüyle size baktığında içiniz ısınır, kalbindeki sevgiyi size yollardı.
Sadece biz Karşıyakalıların değil, İzmir deki tüm rakip taraftarın bile saygı duyduğu koca bir yüreği vardı.
Deplasmana gittiğimiz de o şehir de bile onu hiç tanımayan insanların saygı duyduğu bir adamdı.
Böyle koca yürekli bir insanı, böyle büyük bir Karşıyaka aşığı böyle büyük bir taraftarı kaybetmenin üzüntüsü tüm semti hüzne boğarken bundan sonra tribünler onsuz bir eksik, bir baba hindi tezahüratı onsuz anlamsız kalacak.
Iyi insanlar anılarıyla giderlermis öte dünyaya, Mustafa abimiz de bizlere miras bıraktığı Karşıyaka aşkı ile gitti.
Yeri dolmayacak ama kalbimizdeki yeri ve sevgisi hiç bitmeyecek.
Ruhun şad, mekanın cennet olsun Bir baba hindi Mustafa.....
Yazan: Ali Çetinkaya