Yılmaz, Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında Kovid sonrası istihdamını en hızlı toparlayan ülkelerden biri olduğunu işaret ederek, kadınların iş gücüne katılımının ve istihdamının da arttığına dikkati çekti. Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

*Büyümede, ihracatta, istihdamda, üretimde önemli bir başarı ortaya koyduk. Sadece son 3 yıla baktığımızda, 2020-2022 dönemine dünya ekonomisi bu 3 yılda yüzde 7 büyüyebilmiş kümülatif.

*Türkiye ekonomisi yüzde 20 büyümüş. Reel bazda söylüyorum bunu, enflasyondan arındırılmış olarak. Dolayısıyla reel tarafta iyiyiz. Ama finansal tarafta sıkıntılarımız yok mu? Var. Özellikle enflasyonda, dünya ortalamalarının oldukça üstünde bir enflasyon sorunumuz var.

*Ve şu veya bu sebepten bunun da getirdiği meydan okumalar var, sıkıntılar var, sorunlar var. Bunları da görüyoruz ve buna dönük olarak da son dönemlerde politikalarımızı önceliklendirmiş durumdayız. Önümüzdeki dönemde, bir taraftan bu reel büyüme performansımızı sanayide, AR-GE'de, teknolojide sağladığımız ivmeyi belli bir düzeyde sürdürürken, istihdamı belli bir düzeyde arttırırken bir taraftan da fiyat istikrarını sağlamak istiyoruz ve önümüzdeki dönemin daha çok ağırlıklı birinci önceliği diyelim, bu fiyat istikrarı meselesi.

*Ama fiyat istikrarını sağlarken de diğer dengeleri de gözeterek yapmaya çalışıyoruz. Bir anda enflasyonu düşürebilir misiniz? Teorik olarak bence mümkün. Yani bütün dengeleri alt üst edersiniz, ne büyümeye bakarsınız, ne istihdama, ne sosyal refaha hiçbir şeye bakmazsanız, hiçbir dengeyi gözetmezseniz çok hızlı bir şekilde bir takım büyük toplumsal maliyetlerle sonuçlar elde edebilirsiniz.

*Ama herhalde bunu hiçbirimiz istemeyiz. Kademeli bir şekilde, belli bir süreç içinde enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek istiyoruz.

*Bunun programını, planını yapmış durumdayız. Bir taraftan para politikalarında bir güncelleme yapıldı. Ve orada Merkez Bankamız araç bağımsızlığı çerçevesinde gerekli adımları atıyor.

*Diğer taraftan maliye politikamızda depremin getirdiği büyük yüklere rağmen, mali disiplini koruyarak yapısal bozulmaya yol açmadan yolumuza devam ediyoruz. Deprem harcamaları tek seferlik harcamalar ve yatırım niteliğinde harcamalar. Dolayısıyla bir taraftan da ülkemizin geleceğine yatırım yapıyoruz aslında.

*Bir kaynak israfından bahsedemeyiz ve tek seferlik daha ağırlıklı olarak 2023 ve 2024, 2023’te milli gelirimizin yüzde 3’ü, 2024’te yüzde 2,5’i oranında sadece deprem bölgesi için merkezi idareden para harcayacağız. Bu da tabii bütçe açıklarımızı 2023 ve 2024 için belli bir oranda yukarıya taşıyor.

*Ama deprem hariç diye baktığınızda aşağı yukarı Maastricht Kriterleri seviyesinde seyreden orta vadede yüzde 3’ün altında gördüğümüz bir bütçe açığı söz konusu. Dolayısıyla mali disiplin noktasında da tavrımızı, kararlılığımızı sürdürüyoruz.

*Para politikasıyla, maliye politikasının koordinasyonuna da büyük önem veriyoruz. Bunu da ekonomi koordinasyon kurulu platformuyla gerçekleştiriyoruz. Bu kurulun başkanlığını yapıyorum ben. Sadece bakanlarımızı davet etmiyorum, öyle bir yetkim var. Farklı kurumları davet etme yetkim var. Üye olmasa bile kurula.

*Dolayısıyla ben her kurula doğrusu Merkez Bankası Başkanımızı, yeri geldiğinde BDDK başkanımızı, SPK başkanımızı başka bir takım kuruluşlarımızı davet ederek, finansal piyasalarla maliye politikalarımız arasındaki koordinasyonu etkili bir şekilde yürütmeye gayret ediyoruz.

*Bu önemli. En az bunun kadar önemli olan üçüncü bir noktada para politikaları ve maliye politikaları dışında yapısal reformlar.

“BELİRSİZLİK EKONOMİNİN DÜŞMANI”

Orta ve uzun vade yatırımcılar açısından belirsizliğin önemine işaret eden Yılmaz, “Belirsizlik ekonominin düşmanı. Türkiye şu anda belirsizliklerini azaltmış durumda. Siyasi belirsizlikleri mayıs ayında yaşadığımız seçimlerle ortadan kaldırmış durumdayız. Meclisimizde kimin çoğunluk olduğu belli, Cumhurbaşkanımız belli. 5 yıl süresince genel çerçevemiz belli. Siyasi belirsizliklerin ortadan kalktığı bir ortamda orta vadeli programımız, 5 yıllık planımız, yıllık programımız ve bütçemiz de toplumla paylaşılmış durumda. Dolayısıyla politika belirsizlikleri de ortadan kalkmış durumda. Belirsizliklerin ortadan kalktığı bir ortamda yatırımların da büyümenin de devam etmesini bekliyoruz. Cumhurbaşkanımızın hep vurguladığı, yatırım, istihdam, üretim, ihracat. Aslında bunlar planlamacıların da en çok önem verdiği hususlardır.” dedi.