İmamoğlu Erdoğan'ı referans gösterecek
Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin, bugün köşe yazısında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yargılandığı ‘Ahmak’ davasını konu aldı. Erkin, ilgili davada tartışma konusu olan TCK 125. Madde’ye karşı 2014 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da itiraz ettiği ve değişmesi için imza verdiğini belirtti.
Aytunç Erkin’in yazısı şöyle:
“Bakanlar Kurulu’nun 24 Şubat 2014 tarihli 2014/5984 sayılı kararıyla 1 Mart 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı’ TCK md. 125/3’ün ve 299’un değiştirilmesi gerektiğini söylüyor. Bu norm, söz konusu hükmün Anayasa’ya aykırılığının resmi kabulüdür. Aslında bunun Türkçesi tam olarak şu: Ekrem İmamoğlu’nın yargılandığı TCK md. 125 hükmünün değişmesi gerektiğini bizzat Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla resmi makamlar da kabul etmiş bulunuyor. Yani görünen o ki bu hükmün Anayasa’ya aykırı olduğunu sadece akademisyenler, uluslararası mahkemeler, STK’lar değil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ifade etmiş. İş, artık Anayasa Mahkemesi’ne düşüyor.”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında açılan ve kamuoyunda “Ahmak Davası” olarak bilinen davaya (İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan’ın talebiyle) Prof. Adem Sözüer’le birlikte bilimsel mütalaa sunan Doç. Tolga Şirin’in ortaya çıkardığı Bakanlar Kurulu belgesi ve Şirin’imn değerlendirmesiyle başladım yazıya. Neden mi? Çünkü; “Ahmak Davası”nın akışını değerlendirecek bir belge sundu Tolga Şirin.
Açalım.
Tarih 14 Aralık 2022.
İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi, 14 Aralık 2022’de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nun 2019 yerel seçimleri sürecinde bazı YSK üyelerine “ahmak” dediği iddiasıyla açılan davada 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasi yasak cezası vermiş, karar istinaf mahkemesine taşınmıştı.
İSTİNAFA YAPILAN BAŞVURU
Ekrem İmamoğlu’nun avukatları 3 Eylül 2024’te, 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası kararının istinaf değerlendirmesini yapacak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesi’ne bir başvuruda bulundu.
Önce bilgi:
İmamoğlu, “ahmak” davasında hani maddeden ceza aldı?
Türk Ceza Kanunu 125/3-a ve 5. Ne diyor bu madde:
“(3) Hakaret suçunun; a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı… (5) Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.”
3 Eylül’de Ekrem İmamoğlu’nun avukatı tarafından Bölge Adliye Mahkemesi’ne verilen dilekçede deniyor ki:
“Anayasa’nın 153’üncü maddesi uyarınca, müvekkile uygulanan kamu görevlilerine karşı hakaret suçu olarak nitelendirilen TCK Madde 125/3-a ve 5 hükmünün Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla somut norm denetimi yapılması amacıyla davanın geri bırakılarak dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gönderilmesi…
“Somut norm denetimi talebinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları uyarınca, duruşmalı olarak değerlendirilmesi ve talebimize dayanak yapılan bilimsel mütalaayı hazırlayan uzmanların mahkemenizce dinlenmesi…
“İş bu taleplerimizin gerekçelerine aşağıda yer verilmekle birlikte ekte sunulan bilimsel mütalaada ayrıntılı bir şekilde taleplerimizin gerekçeleri yer almaktadır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, müvekkilin beyanlarının kamu görevlisine karşı olmadığı savunmalarımız tekrar edilmekle birlikte mahkemenin kabulüne ve uygulanan norma göre Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunulmaktadır.”
İmamoğlu özetle; ceza aldığı TCK 125/3-a ve 5’in Anayasa’ya aykırı olduğunu iddia ediyor.
Sadece bir “söz”den üç yıl ceza olmaz
Mahkemeye bilimsel mütalaa sunan Doç. Tolga Şirin diyor ki:
“Bu vakadaki mütalaamız ‘genel hakaret suçu’nun değil, hakaret suçunun nitelikli halinin (TCK md. 125/3-a ve f. 5) Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla ilgilidir.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin Vedat Şorli/Türkiye kararında söylendiği üzere ‘hakaret konusunda özel bir hükümle artırılan koruma, ilke olarak, İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ruhuna uygun değildir’. İlkesel yaklaşımımız şudur: Eleştiriye daha çok katlanması gereken kişilere dönük ifadeler için daha ağır ceza ve özel koruma getirilmesinde Anayasa’ya aykırılık sorunu vardır. Bunlardan başka, şu nedenlerle de konu AYM’ye iletilmelidir:
- İnsanların şeref ve haysiyetleri arasında bir hiyerarşi yoktur. ‘Kamu düzenini koruma’ görüntüsü altında istismara açık ve aşırı geniş (overbreadth) hükümlere yer verilmemelidir.
- Bir kişinin sadece bir ‘söz’ünden ötürü üç yıla yakın hapis cezasına çarptırılabilir olmasını sağlayan bir normda ontolojik bir sorun vardır.
- Kamu görevlisine hakaret suçunun mevcut olmadığı çok sayıda ülke (İngiltere, İspanya, Hırvatistan, Yunanistan vb.) ile benzer ceza hükümlerini iptal eden anayasa yargısı kararı örnekleri (Macaristan, Bolivya, Kenya, vb.) aktardığımız mantığa dayanmaktadır ve karşılaştırmalı veriler, somut olaydaki anayasaya aykırılık iddiasının ‘ciddi’liğine karinedir.
- Kamu görevlilerinin daha rahat eleştirilebiliyor olması, hakaret suçunun, oto-sansüre ve caydırıcı etki yaratmayacak biçimde tasarlanmasına bağlıdır. Böylesi bir durum, yurttaşların vergileriyle hareket eden kamu görevlilerinin daha güçlü bir ‘yurttaş denetimi’ne tabi olmasına ve yolsuzlukla mücadeleye güç verir.
- Kamu düzeninin sağlanması ve kişilerin itibarının korunması için başvurulabilecek araçlar, cezai nitelikteki yaptırımlarla sınırlı değildir. Dünyadaki örnekler bunu doğrulamaktadır. Hakaretin basit biçimi dahi mevcut duruma nazaran daha makul ve hakkaniyetlidir.
- Aynı sözün bir vatandaş grubuna edilmesi ile sözün muhataplarının kamu görevlisi olması arasındaki cezai açı o kadar büyüktür ki bu, eşitlik ilkesini de zedelemeye matuftur.
SONUÇ İTİBARIYLA: Davada TCK md. 125/3-a ve 5 hükmünün Anayasa’ya aykırılığı iddiası ciddidir ve konu AYM önüne taşınmalıdır.”