Değerli okurlarım, günlük hayatımız küçük ayrıntılarla dolu. Bazı ayrıntıların sosyal hayatımızda büyük farklar yaratmalarına rağmen hiç dikkatimizi çekmiyorlar.
Büyük farklar ise bazen en küçük ayrıntılardan ibarettir. Gelin, birlikte keşfedelim.
Türk Dillerinin Tarihi ve Önemi
Türkçemizin de dahil olduğu Turki diller, dünya genelinde hem en eski hemde en yaygın diller arasında yer almaktadır. Benzeri eski dillerin çoğu günümüzde ölmüş diller olarak tanımlanırken, Turki dilleri konuşan insanların sayısı gittikçe artıyor.
Dönemimizde, dünya ticaret dili olarak bildiğimiz İngilizce henüz varolmadan önce, dünyadaki ticaret dilleri Turki dillerdi. Genelde, yer yüzünde en büyük imparatorluğu kim kurarsa, ticaret dilini de o belirlemiştir. Gök Türkler ve Büyük Hun Devleti, kurdukları ve yönettikleri devasa imparatorlukları ile, Turki dillerin en eski dünya ticaret dilleri arasında ilk sırada yer almasını sağlamışlar.
Diğer bilinen büyük imparatorluklar sayesinde yayılmış olan ticaret dillerinin çoğu şimdi ölmüş diller arasında yer alıyorlar. Çünkü bu diller artık hiçbir ülkenin resmi dili değil. Örneğin; Babilonca, Antik Yunanca ve Latince gibi diller artık tedavülden kalkmış olan ölü dillerdir.
Türkçede Yakınlık ve Samimiyet
Bu kadar eski, yaygın ve güzel dilimizin daha sonra gelişen ve yaygınlaşan dillere göre elbette önemli ve kendine has özellikleri olacak. Güzel Türkçemizde sosyal yakınlığa ve toplumsal kaynaşmaya tarih boyunca daima büyük önem verilmiştir.
Hiç dikkatinizi çekti mi bilmem fakat biz Türkler genelde birbirimize „Sen“ diye hitap ederiz. „Siz“ dediğimiz insanların sayısı az dır. Sadece çok saygı duyduğumuz, kendimizden daha yüksek konumda gördüğümüz kişilere veya iş kültürü gereğince aramıza mesafe koymak zorunda olduğumuz kişilere „Siz“ deriz.
Almanya’daki “Sen” ve “Siz” Kültürü
Almanya’da bu durum çok farklıdır. Aralarında sıkı samimiyeti veya yakınlığı olmayan herkes birbirine „Siz“ diye hitap eder. Konuyla ilgili edep kuralları bile vardır.
Kimin kime „Sen“ demesini teklif edebileceğinin katı kurallarına göre, yaşça veya rütbesi büyük olan küçüğe, kadın erkeğe bu samimiyetli yaklaşmayı teklif edebilir. Onayını almadan, birine „Sen“ demek büyük patavazsızlık sayılır. Genelde bunu yapan kişilerden de uzak durulur.
Şu küçücük kelimenin, toplumun sosyal gruplara ayrılma ihtiyacını simgelemesi ne kadar ilginç.
Türkçede Samimiyetin İfadesi
Konuştuğumuz dilimiz bile; biz Türklerin birbirimize yakınlaşma ve sosyal eşitlilik ihtiyacımızı, yani samimiyetimizi ifade ediyor. Biz Türkler henüz yeni tanıdığımız bir kişiye „Sen“ diyerek o nu hemen bağrımıza basıyor ve sosyal yakınlık alanımıza katıyoruz.
Bizden biri olduğunu simgeliyoruz. Devamlı hasretini çektiğimiz memleketimizde çarşıda pazarda, bir ağacın gölgesinde oturan yaşlı amcalar, teyzeler, neneler ve dedeler bize: “Evladım, sen kimlerdensin bakiiim?” Diye seslediklerinde, bizi gerçekten evlatları olarak kabul etmiş oluyorlar. Biz de onları şirin ton ton görüp hemen seviyoruz.
Almancadaki Hitap Biçimleri ve Türkçeyle Farkı
Bu yüzden diğer toplumlar bize soğuk ve samimiyetsiz geliyor. Örneğin Almanya’da “Hamburg usülü Siz hitabı” diye bir dil özelliği var: Kişiye ismiyle ama „Siz“ kullanarak seslenmek (Helga, masama gelirmisiniz?)
“Bavyera usülü Sen hitabı” var: Kişiye soy adıyla ama „Sen“ kullanarak seslenmek (Bayan Müller, masama gel)
Herhalde bu sebepten, Almanca bize kaba ve samimiyetsiz geliyor olmalı. Türkçemizde böyle saçmalıklar yok. Biz buna bütün samimiyetimizle “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diyoruz.
Son Söz
Sevgiler ve Selamlar
Nejdet Niflioğlu