Güzel Olduğunuz Kadar Küstahsınız Da!
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck tarafından Alman Liyakat Nişanı ödülü alan Nejdet Niflioglu, Neox Medya için Güzel Olduğunuz Kadar Küstahsınız Da yazısını kaleme aldı.
Değerli okurlarım, yazımın başlığını eski bir Yeşilçam filminden aldım.
Dikkatinizi çekmesi için. Buna marketing de diyebiliriz. Hemen yadırgamayın. Bakın başkaları neler yapıyorlar, neler söylüyorlar. Geçenlerde, Türkiye’de canlı programlarıyla ün yapmış bir komedyen Stuttgart’ta sahne almış.
Çok heycanlı olduğunu da şu sözlerle ifade etmiş: „Ne de olsa, burası Stuttgart- yani Almanya’nın İzmiri. Geçen hafta Dortmund’da gösteri yaptım- yani Almanya’nın Yozgatı…“ Eh, bunu söyleyen ünlü bir komedyen. Ne yapsın seyirciler? Tabiiki gülmüşler. Aman ne espiri. Gülmede yanında yat.
Üstelik; nereye ve kime çamur atıldığı da belli değil. Şimdi aynı espiriyi bizim gibi sıradan vatandaşların yaptığını hayal edin. Biz zaten yapmayız, orası kesin. Ama yapmış olsak bile kendi içimizde bir burukluk, bir rahatsızlık his etmezmiyiz? Şimdi yine birileri kalkıp, sanat özgürlüğü, komedi, eğlence, ifade özgürlüğü falan diyecek. Bunlara benim de saygım sonsuz !
Elbette sanat özgür olmalı, eğlenceye sınırlar konulmamalı ama ifade özgürlüğünün anlamı gerçekten her aklına geleni söylemek mi, yoksa gerektiği yerde bazı şeyleri dillendirmemek mi? Bir avuç seyirciye tebessüm ettirmek için, ucuz bir espiriyle binlerce vatandaşın kalbini kırmak doğru olabilirmi? Bizim ahlak kurallarımıza göre her kişinin ve her işin bir şerefi vardır. Bilhassa biz, vatanımız Türkiye dışında yaşayan insanlar olarak buna çok önem vermekteyiz.
Ne yemek yediğimiz kabı pisleriz ne de aslımızı inkar ederiz. Dortmund, yemek yediğimiz kabın (Almanya’nın) bir parçası. Yozgat ise aslımız (Türkiye’nin) bir parçası. Bizim için Stuttgart- Dortmund veya İzmir-Yozgat ayırımı yok. Olmamalı ! Burada sahne alan sanatçılar da işlerini şerefleriyle yapmalarını, hem yaşadığımız ülkenin hem de uyruğu olduğumuz vatanımız Türkiyenin yöreleri arasında ayırımcılığı körüklememelerini istemek bizim en doğal hakkımızdır. Ben kendim İzmirliyim. Türkiyemizin her yöresinden insanlar tanıyorum.
Benim için herkes değerli, temiz, namuslu, şerefli ve güvenilir dir. Bir insan bu saydıklarımın birinden tavis verdiğinde, şahıs olarak hata işlemiş olur. Sonuçta o şahısla olan ilişkilerimi gözden geçririm, o şahsın hemşehrilerinin tümüyle değil. Siz Yozgatlılar hepiniz aynısınız demem mesela. Çocukluğumdan beri rahatsız olduğum konular arasında „genelleştirmeler“ hep başı çekenler olmuştu. Her genelleştirmenin arkasında yatan ön yargılar da ayrıca rahatsızlık veriyor.
Ben hep bunlara karşı çalıştım. Dünyada herşeyi açıklayabilen bilim dalı olarak tanımladığımız Matematik’te bile genelleştirme yoktur. Biliyorum, aranızda çok sayıda bilim insanları, mühendisler, fizikçiler ve matematkçiler var.
Hepiniz bunun aksini iddia ediyorsunuz. İşi fazla bilimselliğe dökmeden, tüm okuyucularımın anlayabileceği bir örnek vermek istiyorum. Okul zamanınızda mutlaka şu tip matematik problemleri çözdünüz: 1 işçi 1 kuyuyu 6 saatte kazıyorsa, 3 işçi bu kuyuyu 2 saatte kazabilir.
Matematkte bir genelleştirme olsa, şu soruyu aynı mantıkla çözebilir olmalıyız: 1 kadın 1 bebeği 9 ayda doğrabiliyorsa, 9 kadın 1 bebeği 1 ayda doğurabilirmi? Mümkün değil ! Matematikte genelleşme olmadığı gibi, sosyoloji de de yoktur. Size anlatılanları kendi açınızdan değerlendirmenizi çok öneririm. Mesela, İtalyanların çok makarna tükettikleri doğrudur.
Ama Avrupa’nın en büyük pirinç üreticisi de İtalya olduğunu bilmek lazım. Bakarsınız pek yakın zamanda bu bilgi işinize yarayabilir. Sevgiler ve Selamlar Nejdet Niflioğlu